Aşkın Psikolojisi
Neden Olmasın ?
2 Şubat 2018
Yaşam Kaynağı Nefes
22 Mart 2018
Hepsini görüntüle

Günümüzde duygusal bağı bağımlılık olarak gören bir toplumda hala âşık olmaya ve diğer kişinin sınırlarımıza girmesine izin veriyoruz. “Âşık olmak; savunmayı düşürmek, kendiyle ilgilenmeyi bırakmak ve diğerinin iç dünyamızın merkezi olmasını kabul etmek anlamına geliyor” diyor Psikiyatr ve Psikanalist Patrick Lambouley. Psikolojinin önde gelen teorisyenleri aşkı bir psikoz hali olarak adlandırıyorlar. Psikoz demek, kişinin gerçek ile zihninin yarattığı imgelerin karıştırıldığı bir hal olarak nitelendiriliyor.

Aşkın bu halini bir kenara koyarsak, etrafımızda âşık olan kişinin değişimlerine sık rastlarız. Daha mutlu, heyecanlı, pozitif ve daha neşelidir. Bunun sebebi beynimizde canlanmamızı sağlayan bazı hormonlardan kaynaklanmaktadır. Aşk bu hormonların salınımını arttırır ve biz fark etmeden hayattan daha keyif alır hale geliriz. Ta ki terkedilinceye kadar..

Aşkın bir de ıstırap kısmından söz etmek lazım.. Ayrılık…

Ayrılığı biyolojik olarak incelediğimizde bağımlılık olarak ele alabiliriz. Bazı hormonlar var demiştik, bu hormonlardan adrenalin veren sporlar yaptığımızda aşırı heyecan ve sevinme durumunda ya da uyuşturucuyu madde kullanımında da salınırlar. Bunlara bakacak olursak hepsi kişide bağımlılık yapar. Örneğin, uyuşturucu maddelerin bağımlılık derecelerini zaten biliyorsunuz. İşte bu hormonlar âşık olduğumuz kişiye de bağımlılık geliştirmemizi sağlarlar. Aşkta iyi duygu halini kimse kaybetmek istemez, kaybedince de sanki bir apartmanın en üst katından aşağı düşmüş gibi bir yıkım yaşanır. Bu yıkımla çoğu kişi baş edemez ve aşkın ıstırap dediğimiz kısmıyla baş başa kalırlar.

Burada kişilik özellikleri devreye girer. Bazı kişiler, alışkanlıklarına daha bağlı bir yapıya sahiptirler ve kolay kolay kopamayanlardır. Bazıları, yalnızlığa tahammülleri azdır ve biri olduğunda kendilerini iyi ve tam hissederler, yalnızken mutsuz ve özgüveni düşük hissederler. Bu kişilik grupları ayrılığı kolay atlatamayabilirler. Ayrılık durumunu en kolay atlatabilen grup ise özgüveni yüksek olan, insan ilişkilerinde uzaklık ve mesafe sorunu yaşamayan, kendi başlarını kaldıklarında durumu keyifli hale getirmeye çalışan kişilerdir.

Çoğu ilişkilerde aslında hep aynı sorunlar yaşanır. Kişiler yukarıda bahsettiğimiz durumlarla yüz yüze kaldığında savunma mekanizmaları ortaya çıkar ve sorunu dışarıda ararlar yani karşı tarafta.. Kişi karşı tarafın sebep olduğu durumlardan dolayı bu noktaya geldiklerini kendine empoze etmeye başlamıştır.

Unutmamalıyız ki, hayatta yaşadığımız şeylerin sorumluluğunu kendimiz almalıyız. Eğer çözüm istiyorsak ilişki içerisinde kendimizi analiz etmemiz önemlidir.

Ve her kişi aynı sorunları aynı mutsuzlukları ya da aynı sevinçleri ve heyecanları yaşayamaz. Siz biriciksiniz ve bu dünyada sizden bir tane daha yok bunu her zaman kendinize hatırlatın…

Uyarı: Bu yazıda yer alan bütün bilgiler sadece bilgilendirme amaçlıdır. Teşhis, tanı ve tedavide kullanılamaz.

Serenay Orakçı

Psikolog

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir